TDV Okuma Tartışma Grupları içinde yeni dönemde yerini alan “Zihinsel Hicret Okumaları” TDV Mütevelli Heyeti II. Başkanı İhsan Açık yönetiminde başladı.
Her ay farklı bir konu ve uzmanın yer alacağı seminer dizisinin ilkinde, “Müslüman Toplumun Kuruluşu: Medeniyet-Şehir ve İktisat” konulu makalesi ile Lütfi Bergen konuk oldu.
“Medeniyet, Müslümanların şehir tavrıdır”
“İslâm Medeniyeti” kavramından anlamamız gereken şey civilization olmadığının altını çizerek konuşmasına başlayan Bergen, “ İslâm Medeniyeti, fıkıhla yaşayan Müslüman toplum zuhur edip kendi ontolojisine mahsus “şehir=adalet yurdu” kurduğunda varlığından söz edebileceğimiz bir olgudur. Medine, “İslâm Şehri” demek iken; Medeniyet, “Fıkıhla yaşayan adalet toplumu”nu işaret eder. İslam’ın Hz. Adem’den bu yana gelen fıkhî-hukukî toplumsallığı şehir kurduğunda medeniyet haline varmaktadır. Medeniyet, Müslümanların şehir tavrıdır” diye ifade etti.
“Medine, Batı kenti gibi mimarî endişelerle kurulmamıştır”
“Gerek Batı’da ve gerek Doğu’da ortaya çıkan teknik-bilim-irfan toplumları medeniyet değil uygarlıktır” sözleri ile devam eden Bergen; “Medine, Batı kenti gibi mimarî endişelerle kurulmamıştır. Bundandır ki; İslam düşüncesinde “Medeniyet” eksenli kavramlaştırma Farabi’nin “Fazıl Medeniyet” ütopyası ile ifadelendirildi. Bu kavramın Peygamber’in şehri Medine’den mülhem olduğu da söylenebilir. Kavramın Batı kültürüne ait civilization/uygarlık ile bir benzerlik ya da ayniyet taşımadığı açıktır.
Batı kültürünün “kenti” ile İslam düşüncesindeki “şehir” de farklılıklar arz etmektedir. İslam şehrinde sınıfsal kimliklere dayalı şekillenmeler yoktur. Şehir “Cami’nin” etrafında kuruludur. Farabi’nin modellemesine göre şehirler, cemaat ve aile birimlerine dayanmak mecburiyetinde. Mahalle mahrem alan kurar ve işyeri barındırmaz.
Osmanlı şehir kurumlarının şehir insanını “cemaat” halinde kavradığı açıktır. Osmanlı devleti, sosyal hayata yönelik hiçbir yatırıma girişmemiştir. Doğal olarak Osmanlı mahallesinin imarından mahalleli sorumluydu. Mahalle insanının, yaşadığı beldede modern yüzyıllarda idealize edilmiş hak ve özgürlüklere aşkın bir içtimai ortam sağladığı görülmektedir. Mahalle eğitim, sosyal yaşam, ibadette özerk alan açmaktaydı. Modern zamanların kefalet, sosyal sigorta, dayanışma, sendikal yapı ile ilgili düzenlemelerini farklı ama kesinlikle daha işlevsel kılan yaşam alanı mahallede tesis edilmişti” dedi.
Ahkâm / fıkha riayet eden toplum / şehir ”den oluşan üçlü yapı dağılırsa medeniyet tarih dışı kalır mı? Batı’nın kapitalist-sosyalist dünya kurgusunun çökmesi ve İslâm, İslâm ve şahsî mülkiyet, Türkiye şehir tasavvurunda umrancılık ve medeniyetçilik , İslâm şehri konusunda yanılgılar-doğrular gibi pek çok başlığın ele alındığı programda katılımcılar ayrıca, makale çerçevesinde Lütfi Bergen’e sorularını yöneltme fırsatı yakaladılar.