Yazılarıyla okuyucularını eşsiz bir tefekkür yolculuğuna çıkartan Gökhan Özcan, TDV KAGEM ev sahipliğinde düzenlenen KALEM Söyleşilerinin konuğu oldu.
KALEM Kitap Kahve’de, Fatih Muhammed Çakmak’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Özcan, son çıkan kitabı Açık Pencere’yi anlattı.
İnsan doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. İşte o “yaşamak” kısmı nasıl olmalı’nın cevabını Özcan şu kelimelerle ifade ediyor. “Iskaladığımız kendi hayatımız, akıp giden bizden giden zaman… Fakat ne üzücüdür ki, bize dair hiç bir hakikatle meşgul değiliz. Meşguliyetimiz hep kendi dışımızdakiler” diyerek hakikate ulaşmak için kendi içimize dönmek gerektiğine dikkati çekti.
“İnsan neye yönelirse, hayatı da ona yönelik bir yapıya kavuşur”
Modernleşme ile birlikte maddi kavramların daha fazla önem kazandığı toplumumuzda hayatımızı meşgul eden fazlalıklardan kurtulup gerçek gayemize odaklanmamız gerektiğine dikkati çeken Gökhan Özcan, insanın dünyaya bakan yüzü kadar ahirete bakan ikinci bir yüzü daha olması gerektiğini vurguluyor.
“An gelecek, vade dolacak, sayılı nefesler tükenecek, ömrümüzün son noktası kaderimizin fısıldadığı yere konacak. O noktayla bize ait cümle bitecek, dünya hayatı bizim için tamamen sona erecek. Sonu olan bitecek, sonu olmayan başlayacak” sözleri ile Özcan, insanın dünyadaki tutsaklığına açık bir pencere aralıyor.
İnsanın özgürleşerek hakikate ulaşmasının çok uzak olmadığına vurgu yapan Özcan, “Sahih bir niyet, halis bir kalple mesafe diye bir şey kalmaz. Dünyadaki amacımız da bu gayenin anlamına ulaşabilmektir. Bu zamanın insanlarının çok şeye ihtiyacı var. Ama en çok; bir saat tamircisi gibi hayatın ayarını yapacak inceliğe, hassas bir hayat işçiliğine ihtiyacı var. Sanki cilt cilt kitaptık eskiden de, şimdi sadece tek bir cilt olarak kaldık. Her şeyi basit kelimelerle özetleyen tek ciltlik bir kitap! Çocuklarımızı kendi kaybettiklerimizi kazanmaya zorluyor, kazanmaya muhtaç oldukları tek imtihanın hazırlığından alıkoyuyoruz. Hepimiz yeni bir insanlık kıyafeti giydirilmiş insanlarız şimdi. Tanımlanmış hayatlara, güdülenmiş duygulara, kurgulanmış uğraşlara tâbi kılındık” diye ifade etti.
Özcan, “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi dediler, kolayca inandık. Halbuki, her şey değişirken bile, kalbini değişmesi olmayanda tutmak değil miydi insanın taşıdığı en büyük mesuliyeti? Bizim kendimizde kaybolmaya değil, şu koca kalabalık içinde kendimizi bulmaya ihtiyacımız var ” sözleriyle konuşmasına son verdi.
Program sonunda yazar, okuyucuları için kitaplarını imzalamayı da ihmal etmedi.