İnsan neden hikâye anlatma ihtiyacı hisseder? Öykünün kökenleri, doğası bugünün yazarı için imkân mıdır yoksa aşması gereken bir engel mi? Hikâyeyi gören, öyküyü kuran, en sonunda bütün bu birikimi okura emanet eden öykü yazarı, bu modern edebi formla hesaplaşmalı mıdır? İşte tüm bu soruların cevabını geçmişten günümüze Türk öykücülüğünü konuşmak üzere KALEM Söyleşilerimize davet ettiğimiz yazar ve yayıncı Aykut Ertuğrul’dan dinledik.
Uzun yıllardır kültürümüzü ve bizi biz yapan öğeleri hikayelerle nesilden nesile taşıdığımıza işaret eden Ertuğrul, öykü yazma tecrübelerini örnekler etrafında tartışarak bir yandan çağdaş Türk öykücülüğünü yorumlarken diğer yandan geleneksel dönemin hikâye anlatıcılarının bugünün dünyasındaki anlamı ve karşılığı üzerine katılımcıları keyifli bir düşünce yolculuğuna çıkardı.
Ertuğrul, “Hikâyeye ilk başladığımda hikâye ne işe yarar sorusu benim için hep önemli bir soruydu. Gördük ki insanoğlu dünyadaki yerini hikâye ederek kavrıyor ve kendine yine hikâyelerin içinde yer buluyor. Geriye dönük kim olduğumuz ile ilgili bilgilere de yine bu hikayelerle ulaşıyoruz. Bu sebeple tüm kutsal metinler anlatacağı derdini hikayeler aracılığı ile anlatıyor. Kur’an-ı Kerim’de de yine birçok mesele hikayeler aracılığı ile anlatılmıştır” diye ifade etti.
Yıllarca nasıl daha iyi öyküler yazabileceğinin arayışı içinde olduğunu ifade eden Ertuğrul, “Gördüm ki, kendinle bir yarışın varsa ve hala kendi öykülerine baktığında kusurlarını görebiliyorsan öykü yazma yolunda ilerlemiş sayılırsın” diyerek genç öykü yazarlarına da bir yol çizdi.
Ertuğrul, program sonunda okuyucuları için kitaplarını imzalamayı da ihmal etmedi.