Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (TDV KAGEM) ev sahipliğinde sanat ve edebiyat dünyasının sevilen isimlerinin okuyucusu ile buluştuğu KALEM Söyleşilerinde yazar ve psikiyatrist kimliğiyle okuyucuların yakından takip ettiği Mustafa Ulusoy konuk oldu.

“Zahiri Kötülüklerin İçinde Gizlenmiş İyilikler” konulu söyleşisi eşliğinde okuyucuları ile bir araya gelen Ulusoy,” kötülüğü tarif ederken, kendi bakış açımız ve kriterlerimize göre tarif ediyoruz ve bu sebeple bize acı veren ya da üzen her olayı kötü olarak kabul ediyoruz. Halbuki, Peygamber Efendimizin (sav) bununla bağlantılı olarak bir duası var: “Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun.” Neye hamd edilmez sadece? Küfür ve dalalet hâli. Günah işledik, küfre düştük Allah korusun, hamd edilmez. Dalalete hamd edilmez. Onun dışında insanın başına her ne gelirse gelsin hasendir, güzeldir ve hayırdır. İslam alimleri kötülüğü şöyle tarif ediyor; Bir insanın işlediği günah, küfür, dalalet ve isyan halleri dışında insanın yaşadığı her şey güzeldir, hamde sebeptir. Bunların dışında başına gelenler zahiri gözükse de kötü değildir. Eğer başımıza gelen her olayda zahiri olan kötülüğe odaklanırsak haşa Allah kulunun kötülüğünü istiyor havasına kapılırız ki bu da çok tehlikelidir. Zira kul bilmelidir ki, Allah onu öyle yaptıysa onda hayır vardır” dedi.

Hayatta şer gibi kabullendiğimiz olayların içindeki hayrı görmenin en büyük yolunun ahire olan iman duygusundan geçtiğinin altını çizen Ulusoy, “Bu tip durumları aşmamız bakış açımızı güzelleştirmemizde saklıdır. Bu sebeple iman etme dünyanın en zor işidir. Mümin olarak ne yapıyoruz? Kendimizden vazgeçiyoruz ve mutlak varlığa teslim oluyoruz. Kâfir, teslim olamaz. Egosuna yenilir, egosunun, nefs-i emaresinin kölesi olur. Kâfir demek ‘nefs-i emaresine yenilmiş’, ‘içindeki egoya, benliğe yenilmiş insan’ demektir. İman eden bu anlamda cesurdur. İman etme süreci çok zorlu bir süreçtir, o süreci atlattıktan sonra, “Ben de dâhil, her şey Allah’ındır” dedikten sonra iman etmek insana kolaylık sağlar mı? Sağlar. Mutlak bir varlığın hâkimiyetine girdiniz. Birçok kâfir, “Ben neden Yaratıcının hâkimiyeti altına gireyim? Benim hayatıma niye karışıyor?” der.  Bu, korkaklıktır, kendinden vazgeçememektir. Kâfir, ‘kendinden vazgeçemeyen insan’ demektir.

Bu yüzden insanın kendini mutlak bir varlığa teslim edebilmesi dünyanın en zor işidir. Mümin bunu başarmış olan insandır. Başardıktan sonra, Allah’a teslim olmanın müthiş bir saadeti, huzuru, rahatı vardır. Benim Rabbim öldükten sonra bana mutlak bir hayat bahşeder, sonsuz bir hayat verecektir, diye iman eder. İman ettik ya, işimiz ne kadar kolaylaştı. Ama iman etme süreci, dünyanın en zor işidir” diye ekledi.