TDV KAGEM, gençlere yönelik planladığı sosyal içerikli seminerler kapsamında iletişimci-yazar Betül Şatır ile “Hakikate Yabancılaşmak ve Gençlerde Sosyal Medya Kullanımı” konusunu ele aldı.
“Şarjı biten bir dünyanın gerçek olup olmadığı sorusunu kendimize sürekli sormalıyız”
KAGEM Konferans Salonunda gençlerin geniş katılımı ile gerçekleştirilen seminerde konuşan Şatır, “Hayal ve gerçeğin sınırlarının birinden uzaklaştığı ve karıştığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu da, gün geçtikçe eriyen ve buharlaşan bir gerçeklik demek. Sıradan insan olma korkusu modern zamanların en büyük illetlerinden. Modernlik, post modernlik ve ürettiği hazlar, el ele vererek sahte bir gerçeklik yarattılar. Sanal gerçeklik ile birlikte bizler adeta yalnızlık duygusunun içine hapsolduk” diye konuştu.
“Şarjı biten bir dünyanın gerçek olup olmadığı sorusunu kendimize sürekli sormalıyız” sözleri ile devam eden Şatır, “Medyanın dili biraz ısrara dayalıdır. Bazen bizlere sus payı olsun diye iyiliği tekrar eder. Ama bu ısrarlı bir tekrar değildir. Medya; yapısı itibariyle daha çok, kötülüğü tekrar eder. Kötülük ise bulaşmaya ve mayalanmaya başlayınca insanlar arasında artık sıradanlaşmaya başlar. Dolayısı ile iyiliğin sesi kısılır ve yalnızlaşmaya başlar” dedi.
Şatır, “Teknolojinin getirileri ile götürülerini çok fazla konuşmaya başladığımız günlerdeyiz. Dijitalleşme, nimetlerini üzerimize çığ gibi yağdırırken akl-ı selîm üzere nasıl olacağımızın çarelerini birlikte aramalıyız. Medya bir araçtır. Fakat bugün bu araç artık, araç olmaktan çıkarak, insan ve eşya arasındaki hiyerarşiyi, aynı zamanda varoluşsal tanımı çoktan tahrif etmiştir.
Farkında olmadan medya ile kendi özgürlüğümüze taş koyuyoruz
Medyayı hayatımızdan tamamen silemeyiz. Fakat bu mecrayı kendimize faydalı kılacak bir düzleme getirmek elimizde. Çünkü bugün farkında olmadan medya ile kendi özgürlüğümüze taş koyuyoruz. Sosyal medya bize vadettiğinin tersi ile yani kalıplaşmış bir kalabalığın içinde bizi yalnızlaştırıyor” diye ifade etti.
Hakikat ve mahremiyet ilişki üzerine devam eden Şatır, “Mahremiyet; bizi biz yapan, özgürleştiren ve kendimize has yapan bir çizgidir. Fakat sosyal medya ile birlikte tüm hayatımızın mahremiyetini ortadan kaldırıyoruz. Rakamların dünyasında çoklukla övünen insanoğlunun karşısında az ve hakikatli olmanın değerli yalnızlığı ile avunanlar hayretler içinde olup bitenleri anlamlandırmaya çalışıyorlar. Hayat denilen alanı; riyadan imajdan, gösterişten ibaret sayan bir anlayış bütün toplumu etkisi altına aldı ne yazık ki” diye devam etti.
“İnsanoğlunun iki putu vardır. Biri rahatlık, ikincisi kolaylık”
Özellikle mutsuz ve tatminsiz gençlerde sosyal medya hastalığının daha yaygın olduğuna işaret eden Şatır, “İnsanoğlunun iki putu vardır. Biri rahatlık, ikincisi kolaylık. Sosyal medya bu ikisini de bize sağlıyor. Hayatta mutluluğu yakalayamamış; sanal dünyada mutluluk pozlarıyla bunu örtbas etmeye çalışan fenomenler batıdan kopyaladıkları merasimlerle bütün toplumu etkilemeye başladı. Hakikatin, zarafetin karşısında ezici bir güç ile bayağılığın, zevksizliğin de bulaşıcı bir şey olduğunu gördük böylece. “Görün beni”, “bakın bana”. Hatta “özenip iç geçirin bana” diye çığlıklar atan insanlarla doldu sosyal medya.
Eğer hayat ‘Esfel’ ve ‘Ahsen’ arasında bir yön çizebilmekse kablolu ya da kablosuz ağlarla örülü sağı solu belli olmayan sürekli tuhaflaşan dünyamızda bu iptiladan sadece bilişim sektörünü sorumlu tutmak haksızlık ve çokça da aptallık olacaktır. Mahremiyetin ve görgüsüzlüğün nerede başlayıp nerede biteceğinin muvazesini kaybetmiş yetişkinler olarak hepimiz kabahatliyiz. Evet, durum güncellemelerinde fitne bir sel gibi akıyor fakat sosyal ağlar aslında fitneyi üretmiyor; hali hazırda içlerimizde var olan fitneyi başarılı bir şekilde açığa çıkarıyor” diyerek sözlerine son verdi.