“Dünyaya söylenecek büyük sözü olanlar bunu her daim edebiyat yolu ile yapmış ve bundan sonra bu yine edebiyat yolu ile olacaktır”

TDV KAGEM’in ev sahipliğinde düzenlenen KALEM Söyleşilerinin Kasım Ayı’nın ikinci konuğu olarak Nuri Pakdil’in şimdiden bir efsane olarak anılan “Edebiyat Dergisi” üzerine gerçekleştirilmiş özenli bir çalışma olarak kendini gösteren “Yazının Yükü” başlıklı inceleme kitabı ile Öykücü Abdullah Harmancı’yı konuk ettik.

Dergilerin edebiyat tarihimiz açısından önemine değinerek sözlerine başlayan Harmancı, şimdiye kadar edebiyat dergileri üzerine yapılan derinlikli ve ayrıntılı çalışmaların azlığına dikkat çekti.

Harmancı, “Edebiyat dergileri, bütün bir edebiyat tarihinin izlenebileceği kaynaklardır. Ülkemizde düşünceler, edebiyat ve edebiyatçılar kanalıyla savunulurken ya da dile getirilirken, edebiyatçıların bu düşüncelerini ve tavırlarını toplumla paylaşma kanalı ise dergiler olmuştur. Dolayısı ile edebiyat dergilerinin aynı zamanda ülkenin farklı düşünce kanallarını izleyebileceğimiz platformlar olduğunu da unutmamak gerekir” diye ekledi.

Harmancı, “Nuri Pakdil, yazının kaleme yüklediği görevi insanımızın 200 yıllık şartlanmışlıktan kurtarılması ve bizim hakikatle buluşturulmamız olarak kabul eder. Pakdil, okuruna hitap eder ve ona bir misyon yükler. Bu sebepledir ki ona göre bir eserin %49’u edebiyat, %51’i ise ideolojidir” dedi.

“Eskiden edebiyat, ideoloji ile imtihan oluyordu. Şimdi ise para ile imtihan oluyor”

“Dünyaya söylenecek büyük sözü olanlar bunu her daim edebiyat yolu ile yapmış ve bundan sonra bu yine edebiyat yolu ile olacaktır” diyerek sözlerine devam eden Harmancı, “Eskiden edebiyat, ideoloji ile imtihan oluyordu. Şimdi ise para ile imtihan oluyor. Bugünkü edebiyat ile geçmişten gelen edebiyata baktığımızda edebiyattaki içerisizliği görüyoruz. Hiçbir edebi metin insanların problemlerinden bağımsız değildir. Dolayısı ile edebiyat her şeyi içine alır. Bu yüzden hiçbir kelime nötr değildir. Her biri ayrı bir anlam yüklüdür” diye konuştu.

‘Yazının yükünü çekme’

“Yazının Yükü” adlı kitabının bir bakıma Edebiyat dergisinin on beş yıllık serüvenini bizlerle paylaştığını ifade eden Harmancı, “Her dönemde mücadele örneği gösteren ve o dönemlerin ruhunu yansıtan edebiyat dergileri de yazının yükünü seve seve çekmiştir. ‘Yazının yükünü çekme’ kavramı esasında fikirsel düşünce dünyası ve davası için mürekkep ve kağıt kokusunun ardından gitmeyi gerektirir. Yazının yükünü çeken İslâmî düşünce iklimine sahip dergiler de bu dertle hemhal oldular. Bu dertle hemhal olan bu çizgideki dergilerin öncülleri Mehmet Akif Ersoy ve Eşref  Edip önderliğindeki Sebilürreşad ve Sırat-ı Müstakim dergileri oldu. Bu dergiler dönemin siyasi muhalif kanadını yansıtıyordu. Mehmet Akif ilk şiirlerini bu dergilerde kaleme alıyordu. Daha sonraları Nurettin Topçu’nun Hareket’i, Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu’su, Sezai Karakoç’un Diriliş’i ve Nuri Pakdil’in Edebiyat’ı yazının yükünü taşıdı. İslâmî düşünce iklimine sahip olarak tanımladığımız bu dergilerin ortak özelliklerinde, bir liderin öncülüğünde yola çıkmış ve yoldaki işlevinin de o liderin karakteristik özelliklerine bağlı olarak zikzaklar çizebildiklerini görüyoruz. Birbirleriyle fikirsel açıdan benzer özelliklere sahip bu dergilerin son halkasında bulunan Edebiyat dergisi, edebiyat yapılarak nasıl devrimci bir zihin oraya konulabilir bunu kanıtlar nitelikte oldu” dedi.

Harmancı, “On beş yıllık mücadelenin bitmesinin en büyük sebepleri olarak 12 Eylül darbesiyle birlikte toplumun apolitize olması ve bir biçimde kültürel yozlaşmanın iliklerimize kadar işlemesi görülebilir. Dergi kapanmasına rağmen çoğu yazar tarafından bu bir ertelenme olarak tanımlanmıştır. Çünkü bu çizgi etrafında toplanan dergiler bir davanın ve bir şuurun taşıyıcılığını yüklenmişlerdir. Herkes dergilerin kapansa da bu çizginin devam edeceğinden emindir” diye ekledi.