TDV KAGEM’in ev sahipliğinde düzenlenen KALEM Söyleşilerinin Şubat ayının ilk konuğu, Bir Hayat Tarzı: Okumak ve Yazmak başlıklı söyleşisi ile kendisini edebiyatçı, yazar, şair ve gazeteci kimliği ile yakından tanıdığımız Beşir Ayvazoğlu oldu.

 Her okuyucunun kendi okuma macerasının orijinal ve tekil olduğuna vurgu yaparak sözlerine başlayan Ayvazoğlu, okumaya ve yazmaya dair çıkmış olduğu yolculukta Yahya Kemal’in etkisini şu sözlerle anlattı: “Benim musiki ve şiir ile tanışmam Yahya Kemal’in şiirlerini okuyarak oldu. Divan Şiiri nedir? Tamburi Cemil, Itrî, Dede Efendi kimdir ve neler yapmışlardır? Ayrıca İstanbul’a olan merakım ve hayranlığım yine bu dönemde başladı. Nasıl ki Yahya Kemal için Tamburi Cemil bir altın kapı olduysa, benim yazarlık hayatımda da Yahya Kemal, bir altın kapı oldu diyebilirim. Onun şiirleri ve kitapları ile kendi kültürümüzün derinliklerine girip ufkumu açtım. Bu sebepledir ki kendimi ona hep bir bakıma borçlu hissettim” diye ekledi.

 “Her kütüphane birer otobiyografidir”

 Kitaplar kültürlerin en önemli parçalarıdır” diye devam eden Ayvazoğlu, “Her kütüphane birer otobiyografidir. Sahibinin hayatına dair büyük ipuçları verir. Onu dağıttığınızda o kişinin hayatını da dağıtmış olursunuz. Medeniyetler de aynı kaderi taşır. Bir toplumda kütüphane demek, medeniyet demektir. Onu yaktığınızda, o medeniyete dair tüm hafızayı da yok etmişsiniz demektir. Bu yüzdendir ki tarih sahnesinde birçok medeniyet ortadan kaldırılmaya çalışırken kütüphaneleri de beraberinde yakarak yok edilmiştir” ifadelerini kullandı.

 “Kitap sadece mesaj taşıyıcı bir enstrüman değildir”

 Bir insanın kitap zevkinin oluşması için erken yaşta kitapla tanışmasının gerektiğinin altını çizen yazar, “Her kitap kişinin kendini keşfetmesini sağlamakla birlikte başka kitapları da keşfetmesini sağlar. Okuma alışkanlığının üst seviyesi olarak da artık kişi, okuduklarını anlayarak onları sentezler ve yeni metinler oluşturmak için kendini tutamaz. İşte bu seviyede kişi, bir anlamı ile yazarlık seviyesine çıkmış olur. Fakat kitap sadece mesaj taşıyıcı bir enstrüman değildir. Aynı zamanda, yıllar içinde birer nesne olarak sanat hüviyeti taşıyan objelere dönüşür. Her bibliyofilin kütüphanesinde en az birkaç tane bu tip eser bulunur” diye konuştu.

 “En büyük zevkiniz kitapçılarda gezip oralarda vakit geçirmek olmalı”

 Kitapların talihi, yazarların talihidir. Bu sebeple bazı kitaplar vardır ki fark edilmeden silinir gider. Bu noktada eleştirmenlere büyük görev düşüyor” diye konuşan Ayvazoğlu, genç yazar adaylarına da şu tavsiyelerde bulundu: “ Her yazarın kendi macerası vardır. Bu macerayı kaleme dökerken çok fazla kelime hazinesine ihtiyaç duyulur. Bu sebeple gerçek bir okur-yazarın elinin altında her daim mutlaka iyi lügatler bulunmalıdır. Eğer bu yola baş koyduysanız mutlaka iyi bir kütüphane ve sahaf sever olmalısınız. En büyük zevkiniz kitapçılarda gezip oralarda vakit geçirmek olmalı. Kitapçılarda bazen aradığınızı bulamazsınız. Fakat kimi zaman da hiç ummadığınız bir esere rastlarsınız ve o sizin için yeni bir dünyaya açılan kapının, adeta bir anahtarı haline dönüşür” sözlerini ekledi.

 Ankaralıların yoğun ilgisi eşliğinde devam eden söyleşi sonrası Ayvazoğlu, söyleşinin sonunda kitaplarını okuyucuları için imzalamayı da ihmal etmedi.