“Edebiyat ne işe yarar? Edebiyat, dönüp kendimize ve kalbimize bakmamızı sağlar” sözleri ile söyleşisine başlayan Emin Gürdamur, TDV KAGEM’in ev sahipliğinde düzenlenen KALEM Söyleşilerinde ilk öykü kitabı Atları Uçuruma Sürmek ile aynı adı taşıyan söyleşisiyle Şubat ayının ikinci konuğu oldu.
“Sanatta ‘dil’ yeterince saydamlığa ulaştıktan sonra, edebiyatta da artık ‘sınır’ ortadan kalkar”
Sema Bayar Demir’in moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, kendi yazma serüvenini ve okuma alışkanlıklarını dinleyicileri ile paylaşan Gürdamur; “Son dönemlerde genç yazarlarımızda öyküye ciddi anlamda bir yöneliş var. Öncelikle her birimiz birer okuruz. Yazma işi sonradan gelen bir şey. Eğer edebiyat yapmayı iddia ediyorsak, şimdiye kadar yazılmış nitelikli eserleri mutlaka okumuş olmalıyız. Çünkü okumak sadece kitapları okumak değildir. Aksine, okuduğumuz eserlerde, kendi yalnızlığımızı biraz daha korunaklı hale getirmektir. Kalbin sınırları ile aklın sınırları bir değildir. Dolayısıyla sanatta ‘dil’ yeterince saydamlığa ulaştıktan sonra, edebiyatta da artık ‘sınır’ ortadan kalkar” diye konuştu.
Öykülerine ve kitabının isminin çıkış hikâyesine dair ise Gürdamur, “Atlar ruhu sembolize eder. Uçsuz bucaksız koşmayı, sonsuzluğu mecazen çağrıştırır. Uçurumlar ise çakılmayı, kapanmayan mesafeleri, bitmeyi ve sonlu olmayı temsil eder. Bu ikisi, bir cümle içinde bile yan yana gelirken huzursuzluk çıkarır. İnsan kalbi de bu tip zıtlıklara alışkındır bir taraftan. Bizler birçok zıt duyguyu kendi içimizde sarmaş dolaş buluruz. Dolayısıyla ‘Atları Uçuruma Sürmek’ adlı kitabımdaki bu zıtlık, bizim iç dünyamızda aşina olduğumuz bir durum. Bu sebeple kitaba ismini verirken içindeki öykülerin genel anlamını taşıyacak bir isim olsun istedim ve ‘Atları Uçuruma Sürmek’ başlığı bu duygu ve çağrışımla ortaya çıktı” diye konuştu.
“Güncel olayları edebiyatın her yerine taşımak riskli bir durum”
Güncel öyküler üzerine sözlerine devam eden Gürdamur; “Güncel olayları edebiyatın her yerine taşımak riskli bir durum. Tarihte bunun çok iyi ya da çok kötü örnekleri var. Bugünden bir örnekle bakacak olursak, karşılaştığımız bir mülteci durumu var mesela. Bu ve buna benzer güncel meseleleri edebiyata el yordamıyla sadece haber aktarma mantığı ile ele alırsak o ruhu sadece bu nesle verebiliriz. Gelecek nesiller o öyküde aynı tadı alamaz. Bu sebeple günceli anlatma olayını öyküde gerçek ustalara bırakmak gerek. Bu doğrultuda henüz öykücülüğe kendimi hazır hissetmiyorum” diye ekledi.
Dinleyicilerden gelen sorular eşliğinde devam eden söyleşinin ikinci bölümü, Emin Gürdamur ’un okuyucuları için kitabını imzalaması ile sona erdi.