Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (TDV KAGEM); düşünce, kültür, edebiyat ve sanat alanında yürüttüğü çalışmalara bir yenisini daha ekleyerek, İslam Düşünce Atlası [İDA]’nın ortaya çıkış sürecini ve temel iddialarını değerlendirmek üzere “Nazar Manzarayı İnşa Eder: İslam Düşünce Tarihi için Bütüncül Bir Okuma Önerisi” başlıklı paneli, Ankaralıların yoğun ilgisi eşliğinde düzenlendi.
TDV Kocatepe Konferans Salonu’nda gerçekleşen panele Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Doç. Dr. İbrahim Kalın, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş, Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yetkilileri ile çok sayıda davetli katıldı.
“Tarih her çağda yeniden yazılır, eğer kendi tarihimizi kendimiz yazmak yerine başkalarının gözlükleriyle geçmişimize bakmaya devam edersek, asla bugünün ve yarının özneleri olamayız”
Panelin açılışında konuşan TDV KAGEM Müdürü Dr. Hicret Toprak, “KAGEM olarak Türkiye Diyanet Vakfımızın çatısı altında üniversitelerimizdeki akademik bilginin toplumla buluşturulmasına, bilhassa İlahiyat Fakültelerimizdeki bilgi birikiminin toplumun bütün kesimlerine ulaştırılmasına gayret ediyoruz. Özellikle gençlerimizin kitapla, ilimle, hikmetle daha yakın ve sahici bağlar kurabilmelerine yönelik kademeli ve sistematik programlar gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Çünkü biz inanıyoruz ki gençlerin yarınları inşa edebilmeleri için, geçmişi ve bugünü sahih bir idrakle kavramaları gerekiyor. Çünkü tarih her çağda yeniden yazılır, eğer kendi tarihimizi kendimiz yazmak yerine başkalarının gözlükleriyle geçmişimize bakmaya devam edersek, asla bugünün ve yarının özneleri olamayız. Bu eser, en yalın ifadesiyle bize tarihi ve kültürel hafızamıza kendi gözlüklerimizle bakmak için hepimize yeni bir pencere açıyor” ifadelerini kullandı.
İslam Düşünce Atlası, bize köklü hafızamızı ihya ederek ilmî, insani ve siyasi bağlamda muhkem bir duruş ve geleceği inşa konusunda önemli bir imkân teşkil ediyor”
Panelde bir selamlama konuşması yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, son yıllarda İslam düşünce tarihinin zengin bilgi birikiminin gün yüzüne çıkarılarak önemli çalışmalar yapıldığını ve İslam Düşünce Atlası’nın İslam düşünce geleneğinin bütüncül bir şekilde görülmesini sağlayacağını ifade ederek, İslam Düşünce Atlası, bize köklü hafızamızı ihya ederek ilmî, insani ve siyasi bağlamda muhkem bir duruş ve geleceği inşa konusunda önemli bir imkan teşkil ediyor. Ayrıca İslam düşüncesinin tekemmülünü sağlayan temel unsurların bütüncül bir yolla ele alınmasının, söz konusu çalışmaya ayrı bir değer kattığını düşünüyorum” diye konuştu.
“Medeniyetler ancak kendilerini inşa eden kurucu hafızalar zemininde birbirleriyle karşılaşırlar”
İslam dünyasının bugün ciddi problemlerle karşı karşıya kaldığına değinen Erbaş, şöyle devam etti: “İslam düşünce geleneğine ilişkin bütüncül bir idrakin bize çok yönlü katkılar sunacağı muhakkaktır. Öncelikle, bu yaklaşım bahsi geçen entelektüel krizlerle yüzleşebilme noktasında bizlere güçlü bir zemin, önemli bir heyecan ve öz güven kazandıracaktır. Şurası açık ki, medeniyetler ancak kendilerini inşa eden kurucu hafızalar zemininde birbirleriyle karşılaşırlar. Böyle bir hafızanın yitirilmesi durumunda, anlamlı bir karşılaşmadan değil, ancak asimilasyondan bahsedebiliriz. Maddi ve manevi dünyamızda onulmaz yaralar açarak, toplumumuzu büyük bir kimlik bunalımının eşiğine getiren bu asimilasyonun üstesinden gelebilmek, ancak bu derin hafızayı yeniden kazanabilmemizle mümkündür. Bu meyanda, İslam Düşünce Atlası’nın, Tabiin döneminden günümüze kadarki süreçte oluşan hafızayı gözler önüne sermek suretiyle anlamlı bir sürekliliğe katkı sağlayacağına inanıyorum.” Erbaş, İslam Düşünce Atlası’nın, Diyanet’in toplumsal hayatın birçok alanında ve küresel boyutta sunduğu din hizmetlerinin birbirini tamamlayarak hayatı kuşatmasına önemli katkılar sunacağını da vurguladı.
“Varlık nasıl bir bütünse onu inceleyen ilimlerin de aynı şekilde bütün olması gerekir”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Doç. Dr. İbrahim Kalın, “Tarihi sadece geçmişi bilmek ve anlamak için değil onu anlamak ve anlamlandırmak için de okuruz. Bir medeniyetin gelenekleri eklenerek gelmiyorsa, o geleneği kaybetmek mukadderdir. Bu sebeple İslam düşüncesinin gelişmesi adına geçmişten gelen birikimlere yenilerini eklememiz şart” diyerek atlası incelediğini, İslam düşünce geleneğinin sürekliliği ve çeşitliliğiyle ilgili bir çalışmanın ortaya konulduğunu ifade etti.
Kalın, Tarihî hafızamız birileri tarafından bizlere bilinçli olarak unutturuldu. Tarihimizin temel dönüm noktaları nelerdir? Düşünce tarihimizin, ilim tarihimizin kurucu unsurları kimlerdir? Bunların bugüne etkisi ne oldu? Biz bu soruları uzun yıllar maalesef oryantalist metinler üzerinden, Avrupa merkezli tarih perspektifiyle okumak durumunda kaldık” dedi.
Varlık nasıl bir bütünse onu inceleyen ilimlerin de aynı şekilde bütün olması gerekir diye devam eden Kalın, “Sorunlara pratik çözümler üretebilmek için zihinsel netliğe sahip olunması gerektiğini ve nazari meselelerin, pratik meseleleri nasıl anlamlı hale getirdiğini düşünce tarihinde birçok defa gördük. Fakat bazen pratik sorunlar çok fazla baskı kurabiliyor. Dolayısı ile biz o geniş perspektifi, varlığın ve bilginin bütünlüklü felsefesini çoğu zaman gözden kaçırıyoruz. Hâlbuki bugün bile eğer zihniniz bu konuda net değilse, doğru ve pratik çözümler üretmeniz zaten mümkün değil. Burada mesele tekrar sizin fikrî kabiliyetlerinize geliyor. Marx’ın en büyük paradoksu pratiği öne çıkaracağım derken bunu bir fikirle yapmış olması. Dolayısıyla biz de bugün İslam dünyası olarak dünyaya yeni bir şey söyleyeceksek, bu yine ancak bizim zihin dünyamızda başlayacak. Ama sadece zihin dünyasıyla değil. Bizde akılla kalp arasında hep doğrudan bir ilişki olmuştur. Bu ilişkiyi doğru kurabildiğimiz zaman bizim dünyaya söyleyecek bir sözümüz olacak. Akıl tek başına yetmiyor, merhamet ve erdem de lazım. Zaten medeniyete ilişkin bir şey söyleyeceksek, bunu ancak bütünlükçü bakış açısıyla ortaya koyabileceğiz” şeklinde konuştu.
“Medenî olmadan medeniyet kurulmaz”
Kalın, “Bugün bütün bu yaşadıklarımızdan sonra Batı, medeniyet hakkında söyleyecek sözünü bitirmek üzere. İslam dünyası ise medeniyetle ilgili söyleyecek sözünü arıyor şuan. Kendi düşünce geleneğimizde mi, kadim Yunan’da mı, modern düşüncede mi, nerede arayıp bulacağız? İşin özü şu ki medeni olmadan medeniyet kurulmaz” ifadelerini kullandı.
“Kendi tarihinizi kendi terim ve kavramlarıyla tanımlayamaz iseniz başkalarının kavramları ile tanımlanırsız” diye konuşan ve bu anlamda, Türkiye’nin ilmî birikimini dünyaya aktarma konusunda sıkıntıları olduğuna değinen Kalın, bunun en büyük sebebinin dil sorunu olduğunun altını çizerek “Ülkemizde çok iyi eserlerimiz var. Fakat dil sorunu nedeni ile dünyaya açılamıyoruz. Bu sebeple acilen İslam Düşünce Atlası ve bu tip değerli eserlerin başta İngilizce ve Arapça olmak üzere bütün dünya dillerine çevrilmesi gerekiyor” diyerek sözlerine son verdi.
Moderatörlüğünü Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Selim Argun’un yaptığı panelde “İslam Düşünce Tarihi için Bütüncül Bir Okuma Önerisi” başlığı çerçevesinde, İslam Düşünce Atlası’nın mimarları olan Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, Yrd. Doç. Dr. Lütfi Sunar ve Dr. İbrahim Halil Üçer ile İslam düşünce tarihi, farklı açılardan değerlendirildi.
“Oryantalizm; tanıma amaçlı değil, tanımlama amaçlı bir disiplindir”
“Özgüvenini yitiren bir milletin askerî ve siyasi anlamda kendini göstermesi mümkün değildir”diyerek sözlerine başlayan Selim Argun, “Eğer oryantalizmi bir kavram ile ifade etmek mümkün olsaydı, şahsi tercihim ‘tanımlama’ kelimesi olurdu. Oryantalizm; tanıma amaçlı değil, tanımlama amaçlı bir disiplindir. Çünkü bir şeyi tanımladığınız zaman o şeyi tarif edersiniz ve bir şeyi tarif ettiğiniz zaman onun sınırlarını da belirlersiniz. Sınırlarını belirlediğiniz nesne üzerinde de bir güç ilişkisi kurarsınız. Dolayısıyla bilgi ve güç ilişkisi oryantalizm ve emparyalizmin alt başlığı olarak kullanılmış ve yaklaşık 300 yıldan bu yana oryantalistler İslam medeniyetini tanıma amaçlı değil, tanımlama amaçlı çalışmalar yaparak “dönemlendirme” enstrümanı ile çalışmalarını disipline etmişlerdir” diye konuştu.
“Tarih, bir geçmiş idraki değildir. Gelecek idrakidir. Geleceği de ancak geçmiş ile idrak edebiliriz”
İslam Düşünce Atlası’nın geleceğe ilişkin bir yol haritası ve girizgah olduğunu söyleyerek konuşmasına başlayan İhsan Fazlıoğlu, “Bizler yaptığımız bu tip çalışmalar ile geçmiş tarihi araştırmalarının ötesinde bugünün dünya tarihini nasıl değiştirerek nasıl anlayabilir ve şekillendirebilirizin gayretindeyiz. Tarihin çok önemli bir eşiğindeyiz. Yeni bir düşünce inşa etme imkanı olduğunu hissediyorum. İnsanlık için yeni bir şeyler üretebiliriz. İslam düşüncesi, hayatiyeti olan diri bir coğrafyadır. Bu yüzden geleceği de inşa etmeye adaydır. Tarih, bir geçmiş idraki değildir. Gelecek idrakidir. Geleceği de ancak geçmiş ile idrak edebiliriz. Taşköprüzade’nin ifade ettiği gibi ‘hayret ve gayret olmadan ilim sonuç vermez’ Dolayısıyla İslam Düşünce Atlası, hayret ve gayretin uyumu ile ortaya çıkmış bir çalışmadır. Şiir tek başına yazılabilir fakat ilim tek başına bir kişinin ürettiği bir şey değildir. Bu sebeple ilim uzun soluklu ve geniş bir muhit işidir. Malumat olmadan ilim olmaz. İlim de ancak, bir perspektif ve bütün fikrinden ortaya çıkabilir” dedi.
“İslam Düşünce Atlası sadece İslam düşüncesini değil, dünya tarihi düşüncesini de yeniden yorumlamaktadır”
Türkiye’de bugün, insanlara yeni umutlar ve heyecanlar verecek işler ortaya koymaya ihtiyacımız var diyerek sözlerine başlayan Lütfi Sunar, Dünya tarihinin dönüşümünde bir kavşağın eşiğinde yaşıyoruz. İslam düşünce atlası bütün bu durumu formüle eden bir başlangıçtır. İnşallah bu dönüşü gerçekleştirecek unsurlar içerisinde yer alabiliriz. İslam Düşünce Atlası sadece İslam düşüncesini değil dünya tarihi düşüncesini de yeniden yorumlamaktadır. Büyük dönüşümler büyük katkılar ve fedakârlıklar gerektirir. İslam Düşünce Atlası ile bu eşik aşılmıştır” diyerek İslam Düşünce Atlası’nın, 200’ün üzerinde akademisyenin katkısıyla ortaya çıkmış bir eser olduğunu söyledi.
“Medeniyetleri ve insanı inşa eden en büyük olgu, tarihî hafızadır. Hafızası olmayan medeniyetler ve bireyler kimlik bunalımına girer”
İslam Düşünce Atlası’nın 3 yılı aşkın bir çalışmanın ürünü olduğunu söyleyen İbrahim Halil Üçer, “Bu çalışmaya niçin ihtiyaç duyulduğuna gelirsek, tarih ve coğrafya hırsızlığından bahsedebiliriz. İslam düşünce geleneğine dair bütüncül bir bakışın ne anlama geldiğini hatırlayabiliriz. Ama bizi bu çalışmaya asıl yönelten husus; İslam düşüncesinin hafızasızlık sorununu kimlik bunalımından kurtarmaktır. İslam Düşünce Atlası, bu anlamda bir özgüven meselesidir. Medeniyetleri ve insanı inşa eden en büyük olgu, tarihî hafızadır. Hafızası olmayan medeniyetler ve bireyler kimlik bunalımına girer. İslam düşünürleri bundan önce hep Batıya etkisi bakımından değerlendirildi. İslam Düşünce Atlası buna bir itiraz niteliği taşır” diyerek bu çalışmanın topluma tanıtılması konusundaki katkılarından dolayı TDV KAGEM’e teşekkür etti.
Ankaralıların yoğun ilgi gösterdiği programın sonunda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, konuşmacılara Kur’an-ı Kerim takdim etti. Ayrıca panele katılanlar arasında yapılan çekiliş sonucunda 3 kişiye “İslam Düşünce Atlası” hediye edildi.