Düşünce dünyamızı besleyen yazar, akademisyen, sanatçı ve toplum önderlerini babalık yönleri ile çocuklarının ve torunlarının dilinden dinlediğimiz “Babamdan Bana Söyleşileri” dizimizin üçüncüsünü KALEM Kitap Kahve’de gerçekleştirdik.
TDV KAGEM’in ev sahipliğinde düzenlediğimiz söyleşimizde; Vatan Şairimiz olan, alim ve mütefekkir Mehmet Akif Ersoy’u, en küçük torunu Selma Argon Ersoy’dan dinledik.
Argon söyleşisinde, dedesi Mehmet Akif’in vatan sevgisi başta olmak üzere nasıl bir eş, baba ve dede oluşundan, Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı dönemlerine, Mısır’daki sürgün yıllarında yaşadığı dönemde çocuklarına gönderdiği mektuplardan ve dedesinin bilinmeyen pek çok yönlerini dinleyenleri ile paylaştı.
Mehmet Akif Ersoy’un güzel anılmayı her şeyden önemlisi anlayarak anılmayı hak eden bir insan olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Argon, “Dedem, sanat ve müzikle çok yakından ilgilenmiş ve hatta ney üflemeyi Neyzen Tevfik’ten öğrenmişti. O dönemin şartlarında bile çocuklarına pek çok dil eğitimi aldırıp sanatın birden çok dalı ile ilgilenmelerini sağlayan aydın bir kişiydi.
Eserlerindeki vatan sevgisi ile gençliğe ışık tutmaya devam ediyor
Argon, dedesinin kendilerine manevi anlamda çok büyük bir miras bıraktığını ve bu mirası 2011 yılından bu yana yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiği sayısız konferans ve seminerlerle başta gençler olmak üzere onu seven herkese anlatma gayretinde olduğunu ifade ederek sözlerine şöyle devam etti.“ Mehmet Akif, bugün dahi eserlerindeki vatan sevgisi ile gençliğe ışık tutmaya devam ediyor. Eserlerine bakıldığında onun bir tarihçi, sosyolog, fikir ve düşünce insanı olduğunu görürsünüz. Camiyi şiire sokan ender şairlerdendir” diye konuştu.
Safahat geçmişten günümüze gelen adeta bir belgesel niteliği taşır
Gençlerden en büyük isteğinin Safahat’ı okumaları olduğunu söyleyen Argon, “Safahat geçmişten günümüze gelen adeta bir belgesel niteliği taşır. Dedemin doğduğu günlerden bugünlere kadar olan dönemi anlatan bir belgesel. Hiçbir zaman hayalle yazmamıştır. Ne gördüyse ve ne yaşadıysa onu yazmıştır. Çanakkale’den Milli Mücadele dönemine kadar olan her şey buradadır. Bu sebeple bir belgeseldir diyorum.
Argon, “İkinci büyük emelim okullarda Safahat’ın bir ders kitabı olarak okutulması. Çünkü her bir satırı ayrı ayrı bir nasihattir. Bizlere ilim ve fenden vazgeçmememizi ve birlik olmamızı ve birliğin ne kadar önemli olduğunu anlatır. Aramıza fitne ve fesat sokmadan birbirimizi ayrıştırmadan beraber olmanın güçlü olmak için en büyük adım olduğunu gösterir” diyerek dedesi Mehmet Akif Ersoy’un ailesine çok düşkün olduğunun altını çizerek onlara yazdığı mektuplardan bir kaçı okuyarak sözlerine son verdi.
Söyleşi sonrası Argon, dinleyenleri ile sohbet edip “Dedem Mehmet Akif” adlı kitabı imzaladı.
Bundan önce gerçekleştirdiğimiz Babamdan Bana Söyleşilerimizin ilkinde Sevde Beyazıt’ın Dilinden Erdem Beyazıt’ı, ardından Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun anlatımı ile dedesi Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerini dinlemiştik.